20 yıl sonraki sen…

abdulkadir Ercan Demirtaş Koç 8

Çocukluk hayalinizi hatırlıyor musunuz?” Nasıl biriydi olmak istediğiniz kişi? Bugünü nasıl görüyordunuz? O günkü duygularınızı hatırlıyor musunuz?

Umut dolu mu?

Nasıl yapacağınıza dahil bir fikriniz, stratejiniz var mıydı? Sadece istiyordunuz belki de niye istediğinizi bile bilmeden istiyordunuz. Oysa şimdi birçok insanın hayalde olsa bir isteği bile olmadığını görüyoruz. Amaçsızlık kaplamız her yeri…

“Peki bundan 20 yıl sonra kendinizi nasıl görüyorsunuz? Gördüğünüz kişi ne yapıyor? Fiziksel olarak nasıl? Nasıl giyiniyor? Nasıl davranıyor? Nerede yaşıyor? Nasıl bir ortam? Çalışıyor mu nerede çalışıyor?

Şimdi şunu sorun kendinize; “ 20 yıl sonraki siz, size bir öğüt verse ne derdi?

Yazın bunları ve üzerine düşünün. Size kılavuz olacak bilgileri verecek ve aslında bu bilgileri size sağlayacak yine sizin bizzat kendinizin olduğunu göreceksiniz.

Kim demiş ki vizyon kurumların iş performanslarını arttırmak için takip edilir. Asıl hayat performansımızı arttırmak için her bir bireyin kişisel vizyonu olmalıdır.

Kişisel vizyonumuz bizim aslında şu anda yaptığımız işlere, sorumluluklarımızla, tercihlerimize olan ilişkimizin gücünü belirleyen en önemli etkendir. Önceliklerimizi vizyonumuz belirlerken karşılaştığımız zorlukları yine vizyonumuza olan inancımız sayesinde aşarız. İnancımızı kuvvetlendirecek yine aslında kendimiziz. “Bırak” ile “Bırakma. Devam et” arasında git-gel yaşayan iç sesimiz.

Vizyonumuzu ne kadar kuvvetli tasvir edersek, detaylarına ne kadar hakim olursak 20 yıl sonraki kendimizin bize verdiği öğütlere ne kadar sahip çıkarsak.

“Bırakma. Devam Et” kazanır…

Mutluluğun Gücü Adına, Güç Bizde Artık

Mutluluğun Gücü Adına, Güç Bizde Artık…” Kurumsal Dünyanın Beyaz Yakalıları

“Mutlu olmak istiyorum.” Söylemesi basit, anlaşılması kolay olmakla beraber yakaları sararmaya başlamış beyaz yakalılar bu kavramı hayata geçirmeye artık zorlandıkları için gömleklerini değiştirme kararı verebiliyorlar.

O yüzden şimdi yaslanın, rahatlayın, arkanıza yaslanın ve yavaşlayın…

Abdulkadir Ercan Demirtaş Koç 3Mutluluğu nihai amaç haline getiren kurumsal hayatın bireyleri ileride gelecek o muhteşem günü beklemekle geçiriyor ömürlerini. Bir gün gelecek ve her şey mükemmel olacak. Özellikle elde edilecek bir başarı veya terfi ile tam da o andan itibaren tüm mutluluğun kendileri ile olacağını düşünen, sorunların sona ereceğine inanan nice çalışanlar var.

Sürekli mutluluğu aramak, mutluluğa odaklanmak,  ne kadar mutlu olduğumuzu gözlemektense, hayat içinde yaşadığımız anın tadını çıkararak, kendi seçimlerimiz sonucu yaptığımız yaşam tarzı değişiklikleriyle, aldığımız kararlar ve ardından attığımız doğru adımlarla mutlu olmak mümkün.* Yani mutluluk bir sonuç değil, yolun sonundaki hedef hiç değil; sürecin tamamında bulunduğunu fark etmemiz gerekiyor.

Kurduğumuz sağlıklı ilişkiler, çevremizden aldığımız destek, başkalarına yardım etmek, sahip olduklarımız için minnet duymak, bunları yazmak, kişisel zenginliklerimiz yaşamımıza katıp onları çeşitli şekillerde kullanmak, duygularımızı bize ve çevremize en faydalı olacak şekilde düzenlemek, psikolojik ihtiyaçlarımızı karşılamak, umut ve iyimserlik gibi pek çok şey mutluluğumuza katkıda bulunuyor*.

Bu yüzden bir şeyleri beklemek değil, “yapmak” gerekiyor; yeni anlayışlar ve kazanımlar aramak, yeni bilgi peşinde koşmak, yeni insanlar ile tanışmak, yeni hedefler bulmak gibi. Ama “yapmadan” önce de “olmak” gerekiyor. Olmak sonsuz bir yolculuktur.

İş hayatın tehlikelerinden biri de kendimizi meslekler üzerinden tanımlamaktır. Yani sahip olduklarımız üzerinden kendimizi tanımlıyoruz. Oysaki  “Biz kimiz?” Değerlerimiz, inançlarımız, duygulularımız, dürtülerimiz neler?

Mesleklerin rollere dönüşmesi bizleri bu rolün bir parçası gibi hissetmeye zorluyor. Gerçekte olduğumuz kişiden uzaklaşıyoruz. Oysaki “olmak” tüm bunların dışında kendi varoluşumuz ve bütünlüğümüzü sağlayan kendi potansiyelimize ulaşmamızı sağlayan bir süreçtir.

Kariyer yolculuğumuzu, kendi varoluşumuzun üzerinde inşa edersek önce durulup kendimize dönersek, anlarsak içimizdeki bizi; içimizdeki bizin amaçlarını uygun adımlar atarsak önce olma yolculuğuna çıkarız. Bu yolculuk bizim yaptıklarımızı etkiler, davranışlarımızı, hareketlerimizi, kararlarımızı…

Tüm bunların sonucu aslında bize sahip olduklarımızı getirir. Arzu edilen eğer başarılı bir kariyerse zaten bu yolculukta bunu elde edersiniz. O yüzden kişinin kariyerine yapacağı en değerli yatırım önce kendi varoluşunun üzerine yaptığı yatırımdır. Kendi hayat amacını belirlemesidir.

 “Kendine inancı olan kimse başkalarını ikna etmeye çalışmaz. Kendini bilen kimse başkalarının onayına ihtiyaç duymaz. Bir kimse kendini benimsediğinde, tüm dünya onu olduğu gibi kabul eder.” Lao Tzu

“Güç Bizde Artık”
Abdulkadir Ercan Demirtaş
İstanbul, 2018

*Mutluluk 2.0 Doç. Dr. Selda Koydemir & Dr. Gökce Bulgan

 

 

“Benchmark” vs ” Cheating”

Abdulkadir Ercan Demirtaş Future Jobs

 

Herkes yaptığı işte ne kadar farklılaştığını, rakiplerinin nereye gittiğini, kendisinin nerede kaldığını mı merak ediyor? Yoksa benchmark yapmak istemenin arkasında farklı nedenler mi var?

 

Yöneticilik koçluğu aldığım  dönemde  aslında kopyalamanın bir diğer deyişle esinlenmenin o kadar kötü bir şey olmadığını bilakis ilham kaynağı açısından faydalı olduğunu duymuştum. Sonrasında bu söylemin farklı ortamlarda farklı kişilerden de duydukça  daha önce denenmiş, başarılı olmuş uygulamaların firmanıza uygun olacak şekilde yeniden uyarlanması adına kopyalamada diyebiliriz  aslında o kadar da kötü olmadığına kendimi inandırdım.

Katıldığım müşteri deneyimi konferanslarından aldığım notları ilham vermesi amacıyla sizinle paylaşmak istedim. İlham periniz hep yanınızda olsun…

Benchmark