“Çocukluk hayalinizi hatırlıyor musunuz?” Nasıl biriydi olmak istediğiniz kişi? Bugünü nasıl görüyordunuz? O günkü duygularınızı hatırlıyor musunuz?
Umut dolu mu?
Nasıl yapacağınıza dahil bir fikriniz, stratejiniz var mıydı? Sadece istiyordunuz belki de niye istediğinizi bile bilmeden istiyordunuz. Oysa şimdi birçok insanın hayalde olsa bir isteği bile olmadığını görüyoruz. Amaçsızlık kaplamız her yeri…
“Peki bundan 20 yıl sonra kendinizi nasıl görüyorsunuz? Gördüğünüz kişi ne yapıyor? Fiziksel olarak nasıl? Nasıl giyiniyor? Nasıl davranıyor? Nerede yaşıyor? Nasıl bir ortam? Çalışıyor mu nerede çalışıyor?
Şimdi şunu sorun kendinize; “ 20 yıl sonraki siz, size bir öğüt verse ne derdi?”
Yazın bunları ve üzerine düşünün. Size kılavuz olacak bilgileri verecek ve aslında bu bilgileri size sağlayacak yine sizin bizzat kendinizin olduğunu göreceksiniz.
Kim demiş ki vizyon kurumların iş performanslarını arttırmak için takip edilir. Asıl hayat performansımızı arttırmak için her bir bireyin kişisel vizyonu olmalıdır.
Kişisel vizyonumuz bizim aslında şu anda yaptığımız işlere, sorumluluklarımızla, tercihlerimize olan ilişkimizin gücünü belirleyen en önemli etkendir. Önceliklerimizi vizyonumuz belirlerken karşılaştığımız zorlukları yine vizyonumuza olan inancımız sayesinde aşarız. İnancımızı kuvvetlendirecek yine aslında kendimiziz. “Bırak” ile “Bırakma. Devam et” arasında git-gel yaşayan iç sesimiz.
Vizyonumuzu ne kadar kuvvetli tasvir edersek, detaylarına ne kadar hakim olursak 20 yıl sonraki kendimizin bize verdiği öğütlere ne kadar sahip çıkarsak.
“Bırakma. Devam Et” kazanır…