
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biri. Yazarlarına özel teşekkür etmek gerekiyor. Kitaptan dikkatimi çeken bölümler;
“İnsanlar gelecekteki olumlu veya olumsuz olayların onlara nasıl hissettireceğine dair yanılıyor ve hissedeceği olumlu veya olumsuz duyguları abartma eğiliminde oluyor.”
Çoğumuz değişecek yaşam şartlarının kendi yaşamımızdaki etkisini değerlendirmede hiç iyi değiliz. O zaman, sahip olmadığımız şartlara sahip olmanın bize daha iyi bir yaşam sunacağı yargısına hemen varmamayı öğrenmek kendimiz için iyi bir seçenek olabilir.
İleriye dönük bu mutluluk yargımızı abartmamayı öğrenmemiz ve mutluluğumuzu tek bir değişkene bağlamaktan kaçınmamız hayal kırkılığı yaşamamak ve mutluluğumuza keskin sınırlar çizmemek adına önemli.
Kurduğumuz sağlıklı ilişkiler ve aldığımız sosyal destek başkalarına yardım etmek, sahip olduklarımız için minnet duymak, erdemlerimizi ve karakter güçlerimizi yaşamımıza katıp onları çeşitli şekillerde kullanmak, duygularımızı bize ve çevremize en faydalı olacak şekilde düzenlemek, psikolojik ihtiyaçlarımızı karşılamak, umut ve iyimserlik gibi pek çok şey mutluluğumuza katkıda bulunuyor.
- “Çok” mutlu olmak gerekmiyor. Çok, her zaman iyi değildir.
- Mutluluğa kafayı takmak, onu deneyimlemekten uzaklaşmamıza yol açabilir.
- Doğrudan mutluluğu aramaktansa, iyi hissettiğimiz etkinlikleri yapmakta fayda var.
- Sürekli ne kadar mutlu olduğumuzu gözlemektense, bilinçli olarak seçebileceğimiz ve içinde yer alabileceğimiz etkinlerle, kendi seçimlerimiz sonucu yaptığımız yaşam tarzı değişiklikleriyle veya aldığımız kararlar ve ardından attığımız doğru adımlarla mutlu olmak mümkün.
- Başkalarının mutluluğunu da gözeterek eyleme geçtiğimiz erdemli bir yaşantı, sadece başkalrına iyi gelmeyecek; bize de kendimizi iyi hissettirecektir.
Bir şeyleri beklemek değil, “yapmak” gerekiyor; yeni anlayışlar ve kazanımlar aramak, yeni bilgi peşinde koşmak yeni insanlar ile tanışmak, yeni hedefler bulmak gibi.
Mutlu bireylerin sayabileceğimiz pek çok özelliği var. Örneğin mutlu insanlar;
- Kendilerini mağdur duruma düşürecek sosyal karşılaştırmalardan kaçınır.
- Geleceğe, insanlara ve olaylara gerçekçi bir iyimserlikle yaklaşır.
- Sürekli başarısızlıkları ve hataları üstünde düşünüp durmaktansa başarılarına ve olumlu yanlarına odaklanırlar.
- Temel amaç ve hedefleri doğrultusunda sürekli öğrenerek ve gelişerek ilerler.
- Zorluklar ve sorunlar karşısında çaresizliği seçmektense kendi kontrolünde olan şeyleri değiştirmek adına harekete geçer.
- Sadece soruna odaklandığında çözemeyeceğini bilir.
Her olumsuz ve zararlı duyguya karşılık onun yoğunluğunu azaltabilecek duyguları belirlersek ve onları çoğaltmaya çalışırsak fayda görebiliriz. Ayrıca zaman zaman olumsuz duygular hissetmenin önemini göremiyoruz ve olumsuz duygularla başa çıkma konusunda kendimizi küçümsüyoruz.
Biz olumluya daha çok odaklandıkça beynimizin olumlu olanı algılama kapasitesi artar. Olumsuza odaklandıkça ise beynimize olumsuzu daha çok algılaması için komut vermiş oluruz. Bu anlamda olumlu-olumsuz dengesini yaratabilmede aslında kontrol sahibiyiz.
Aslında düşünceler çoğu zaman sadece düşüncedir, gerçekliğin kendisi değil. Ancak bizonlara inanmayı seçer ve bu nedenle farklı olumsuz duygular hissederiz. Onları, mantıklı doğrularmış gibi kabul ederiz. Bunu yapmadan önce düşünceleri sorgulamalı gerçek olup olmadıklarına bakmak gerekir. Olumsuz mesajların yerine daha mantıklı olanları rasyonel bir bakış açışıyla koymalıyız.
Kişisel farkındalık ( Öz-Farkındalık); kendimizi farklı yönlerimizle objektif bir şekilde anlamayı, dürüstçe değerlendirmeyi gerektirir. Kendimizi fark etmeye çalışmak, hedeflerimizi, değerlerimizi, ihtiyaçlarımızı, duygularımızı, düşünce ve davranışlarımızı en iyi şekilde anlamaya çalışmak demektir. Farkındalık, değişimin ve eyleme geçmenin en önemli şartlarından biridir.
Kendimizi Kabul: Değişimin Başlangıç Noktası
“Kendine inancı olan kimse başkalarını ikna etmeye çalışmaz. Kendini bilen kimse başkalarının onayına ihtiyaç duymaz. Bir kimse kendini benimsediğinde, tüm dünya onu olduğu gibi kabul eder.” Lao Tzu
Öz Şefkat: Kendimize karşı anlayışlı, duyarlı ve merhametli olmak şeklinde tanımlayabiliriz. öz-şefkat, hatalara karşı kayıtzı kalmak değil; o hatalı davranışı veya düşünceyi değiştirebilmek için kendimize gereken duygusal desteği sağlamaktır. üç temel öge vardır. kendine şefkat göstermek, ortak paydaşlık ( bu hatayı herkes yapabilir), bilinçli farkındalık.
Öz Saygı: “Başkasından saygı görmek istiyorsan, kendi kendine saygı duymayı öğren. En önemlisi bu. Ancak bu şekilde kendini saydırabilirsin.” Fyodor Dostoyevski
Temel Psikolojik İhtiyaçlarımız : Özerklik, Yetkinlik ve Bağ Kurma

Beğeni ile okuduğum Bora Özkent’in Adım Adım İnovasyon kitabından ilgimi çeken kısımları özetlemek isterim.
Today, if a professional wants to specialize in Customer Experience and obtain an international certification as a specialist and be considered a CCXP – Certified Customer Experience Professional, he/she will need to master the 06 Disciplines of Customer Experience: Strategy, Customer Understanding, Design, Measurement, Governance and Culture. 






Ufuk Tarhan’ın Kitabından Erdemler Sözlüğü;
