
Zeki Müren de Bizi Görecek mi?
İzleyenler bilir “Vizontele” filminde bir sahne vardır: Televizyon ilk kez kasabaya gelir. Kaymakam halka bu yeniliği anlatırken, kasabalıdan biri sorar:
“Televizyon izlerken Zeki Müren de bizi görecek mi?”
Gelecekte bir gün gelecek, tıpkı geçmişte defalarca geldiği gibi. O ilk ateş yakıldığında, o tekerlek ilk döndüğünde, o ampül ilk yandığında, ilk fotoğraf karesi çekildiğinde, bir insan sesi radyodan duyulduğunda ya da ilk televizyon yayını başladığında ve o matbaa ki – öğrenmeye hız, bilgiye yön, düşünceye ses kazandıran o matbaa- ilk çalıştığında, aslında her biri kendi zamanında büyük bir yenilik olan bu devrimler sayesinde o günler içinde gelecek gelmiş ve insanlık yepyeni bir çağa adım atmıştı.
Sonra ne oldu? Her şey normalleşti ve hayatın doğal akışı içinde bu devrimler, aslında hiç de şaşırmadığımız sıradanlıkla görevlerini icra etmeye devam ediyorlar.
Şimdi yine gelecekle karşı karşıyayız.
Bu süreci daha iyi anlamak isteyenlere, şu sıralar okumaya başladığım Mustafa Suleyman’ın “Yaklaşan Dalga” kitabını tavsiye ederim. Kitap, bugünün ve yakın geleceğin teknolojik dönüşümünü anlaşılır biçimde ortaya koyuyor. İçinden geçtiğimiz dönemin dalga gibi yükseldiğini ve bu dalganın yalnızca işleri değil, yaşam biçimlerimizi, ahlaki değerlerimizi ve politik sistemlerimizi bile yeniden şekillendireceğini savunuyor.
Spekülatif Tasarım: Geleceği Çoğaltmak
Son zamanlarda ilgimi çeken konulardan biri de spekülatif tasarım.
Bu yaklaşım, geleceği yalnızca tek bir çizgide düşünmek yerine; olası, muhtemel, olanaklı ve tercih edilen gibi farklı senaryolarla ele almayı öneriyor. Spekülatif tasarım; olası değil, olasılıkları düşünür. Tek bir senaryo üretmez, çoğul senaryolar hayal eder. Korku yaratmak yerine farkındalık, kesinlik yerine merak uyandırır.
Geleceğe doğru ufka baktığımızda, bize doğru yaklaşan veya bizim ona doğru yaklaştığımız (kim daha hızlı giderse ilk o ulaşacaktır) olası gelecek, muhtemel gelecek, olanaklı gelecek ve tercih edilen gelecekler gibi alternatifler görebiliriz. Yani aslında, tek bir gelecek yok.
Çok sayıda alternatif gelecek var. Ve bu geleceklerden hangisine veya hangilerine ulaşmak istiyorsak, tasarımlarımızı, planlarımızı, aksiyonlarımızı bugünden ona göre şekillendirmemiz gerekiyor.
Spekülatif tasarımda ilgimi çeken şey; insanı “manipüle” eden değil, “speküle” ettiren bir disiplin olması. Beyni alışıldık düşünme biçimlerinin dışına çıkarıyor; farklı bakış açıları geliştirmemizi teşvik ettiği için ilgimi çekiyor. Değişen yaşam biçimleri, ekonomik şartlar, teknoloji, kültür, alışkanlıklar ve birçok etken ile birlikte geleceğin bugünden farklı olacağı kesin. İş dünyasının daha çevik ve belirsizliklere hazırlıklı olması, eğitim sistemlerinin yeni becerilere göre evrilmesi, toplum, etik ve insanlık değerlerini yeniden tartışılması için spekülatif tasarım sadece tasarımcıların değil; her bireyin, özellikle karar alıcıların, yöneticilerin, liderlerin radarında olmalı.
Spekülatif tasarım aslında geleceği belirginleştirmek için değil; farklı senaryolarla dayanıklılık kazanmak, geleceği çoğulcu ve açık uçlu tasarlamak, sistematik düşünmeyi teşvik etmek ve net cevaplar yerine anlamlı sorular üreterek bir öngörümüzün olmasını amaçlar diyebiliriz. Bu çerçevede spekülatif tasarım; aile yaşantılarımıza, ilişkilerimize, iş hayatımıza, seyahat alışkanlıklarımıza, sağlığa, spora, alışverişe yani hayatın her alanına dokunabilir.
Gelecek için Soru Sor
Gelecek bir yerlerde bizi beklemiyor. Biz ona doğru yürüyoruz. Belki de o bize doğru geliyor.
Kim daha hızlıysa, önce o ulaşacak.
Geleceği kontrol edemeyiz. Ama ona hazırlanabiliriz. Bu yüzden spekülatif tasarım bugün için lüks değil, ihtiyaç. Bunu da en iyi; doğru soruları sorarak, farklı senaryoları düşünerek, alışılmış kalıpların dışına çıkarak yapabiliriz.
Peki Müşteri Deneyimi profesyonelleri bu değişimden nasıl etkilenecek? Perakende, turizm, sağlık ve diğer sektörlerde olası alternatif değişiklikler neler olabilir? Spekülatif tasarım, “gelecek ne olacak?” sorusunun yerine şu soruyu koyar:
“Nasıl bir gelecek istiyoruz ve ona ulaşmak için bugün ne yapmalıyız?”
